TARİHİN HALKALARININ DİZİLİŞİ
  Kafkasya (9) Göçlerin sosyal sonuçları
 


Kafkasya (9) Göçlerin sosyal sonuçları



1783'de Kırım'ın Ruslar tarafından işgalinden sonra Kırım Türk-Tatarlarının Osmanlı topraklarına göç etmesiyle başlayan ve daha sonraki yıllarda 1864'de Kafkasya Müridizmi hareketinin yenilgisiyle Kafkasya'yı da etkileyen, nihayet 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Balkanlardaki Osmanlı topraklarının kaybı ile Balkanlardan da yola çıkan göç dalgaları o devirde Osmanlı toplumunun etnik ve sosyal coğrafyasını derinden etkilemiş büyük bir sosyal olgudur. Bu olgu göç dalgalarının son çekildiği yer olan Anadolu'da yol açtığı sosyo-kültürel değişiklikler ile bugüne kadar ulaşan tesirleri meydana getirmiştir.
1980 yılında henüz Selanik, Manastır, Kosova, Üsküp, İşkodra, Yanya, Rodos gibi Rumeli topraklarını elinde bulunduran ve doğuda da Halep, Suriye, Şam, Lübnan, Beyrut, Musul, Kerkük, Bağdat, Basra, Hicaz, Yemen, Kudüs, Trablusgarp, Libya, Bingazi gibi Müslüman bölgelere hakim olan ve bugünü düşündüğümüzde yine de bir imparatorluk olduğunu kabul etmemiz gereken Osmanlı Devleti'ne ve özellikle Anadolu'ya Kımı, Kafkasya ve Balkanlardan göçmen (muhacir) olarak yerleştirilen müslümanların sayısının 5 milyonu bulduğu bildirilmiştir.

1908'den sonra yukarıda saydığımız eyalet ve sancakların kaybedilmesi sonunda Anadolu merkezli olarak devam eden göç olayının çok daha fazla sayıda insanı etkilediği açık bir gerçektir. Savaş yıllarında sağlıklı istatistiklerin elde edilmemesi nedeniyle Cumhuriyet devrine kadar devam eden göç olayına katılan müslümanların sayısını kesin olarak vermek imkânsızdır. Yapılacak tahminler ise tartışmaya açık olacaktır.
Göç olayının Anadolu'nun etnik yapısına olan derin etkisini kavrayabilmek için baz olarak kullanabileceğimiz bir çalışma, oldukça ayrıntılı düzenlenmiş olan 1884 Osmanlı Nüfus İstatistiği'dir. Henüz Kafkasya ve Balkanlardan kitle ölçeğinde göçlerin olmadığı bu yıllardaki Osmanlı nüfusu için de bir kısım Kırım Türk-Tatar'ı dışında göçmen bulunmadığını kabul edebiliriz. Rumeli, Batı Trakya, Bulgaristan, Arnavutluk, Bosna, Hersek, Ege Adaları ve özerk Sırbistan gibi Avrupa toprakları ile Suriye, Irak, Arabistan, Mısır, Libya, Tunus gibi doğu topraklarında yaşayan nüfus dahil 1844'de Osmanlı nüfusu 35.350.000 kişi olarak tespit edilmiştir. Bu nüfus içinde Müslümanlar 21.000.000, gayri müslimler ise 14.350.000 kişi olarak sayılmıştı. Bu nüfus sayımında Anadolu'daki Müslümanların sayısı 11.805.000 kişiydi.

Gayrimüslimler ile Müslümanların bu yıllardaki nüfus artış hızına ilişkin verilen Müslümanlar aleyhine relatif bir azalmayı göstermektedir. Bu azalış, tabii afet ve salgın hastalıklara ilave olarak Osmanlı ordusunun esas itibariyle Türklerden oluşması ile açıklanabilir. 1798-1829 yılları arasındaki uzun Osmanlı-Rus savaşı yıllarında çoğalma çağındaki Müslüman erkek nüfus arasında yüksek ölüm oranları ortaya çıkmış, ayrıca cephede geçen yıllar doğum oranlarını da olumsuz olarak etkilemiştir. Bu yıllarda gayrimüslimler bir yandan nüfuslarını artırırken diğer yandan da ekonomik olarak güçleniyorlardı. Sosyo-ekonomik olarak bir üst sınıf görünümündeki gayr-i müslimlerin nüfus oranı Osmanlı toplumu içinde gerçek ve relatif olarak artıyordu. İyi kaynaşmış bir sosyal grup haline gelen gayrimüslimler modern eğitim sistemlerine adapte olarak özel eğitim kurumları tesis ettikleri gibi kendilerine yönelik sağlık hizmetleri de Müslümanlarınki ile kıyaslanamayacak kadar gelişmişti. Bu da neticede nüfus artışını etkileyen bir faktör oluyordu. Osmanlı Devleti'ndeki gayrimüslimler, Papalık ve Hristiyan misyonerlerinin şemsiyesi altında ve Avrupa'nın büyük devletlerinin desteğini almış olarak işleri tıkırında ve hallerinden memnun bir durumda idiler.

Kafkasya'dan yoğun göçlerin başlamasından hemen sonraki yıllarda 1897'de yapılan Osmanlı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre Rumeli, Batı Trakya, Besarabya, Bosna, Yanya, Ege Adaları, Sırbistan, Moldovya, Suriye, Musul, Kerkük, Bağdat, Hicaz, Yemen, Lübnan, Mısır, Libya ve Tunus'u da içine alan Osmanlı ülkesinde 40.000.000 kişilik nüfusun 24.376.000'ini Müslümanlar, geri kalan 15.624.000'ini de gayrimüslimler oluşturuyordu. 1867'de anadolu'daki Müslümanları sayısı 12.813.000'e ulaşmıştı. Anadolu'nun Müslüman nüfusunda, nüfusunun tabii artışında daha önce bahsettiğimiz relatif azalmaya rağmen 1844-1867 arasındaki yıllarda ortaya çıkan 1.008.000 kişilik artış büyük oranda Kafkasya ve Kırım kaynaklı Müslüman göçlerinin bir sonucudur.


***

93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı Devleti'nin bozguna uğramasından sonra 13 Haziran 1878'de görüşmelerine başlanan Berlin Andlaşması ile Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Bosna Hersek, Batı Trakya'dan oluşan 237.298 km2'lik Avrupa toprağını ve bu topraklarda yaşayan 8.200.000 kişilik nüfusunu kaybeden Osmanlı devleti çok büyük maddî kayıplara uğramış bulunuyordu. Müslümanlar ise hem savaş esnasında cephede, hem de Balkanlar'da Bulgarların başını çektiği katliamlar sonucu cephe gerisinde önemli nüfus kayıplarına uğradılar. Balkanlarda kaybedilen topraklardan Anadolu'ya büyük göç kafileleri oluştu. Diğer taraftan Kafkasya'ya yönelerek Kafkasyalıları Osmanlı topraklarına göçe zorlayan Rusların baskıları sonunda Kafkasya'dan göç de hız kazandı. Büyük nüfus değişikliklerinin olduğu bu acılı yıllardan sonra yapılan ilk nüfus sayımı olan 1881-1882 nüfus sayımında Osmanlı devletinin hakimiyetindeki topraklarda ve özerkleştirilmiş Mısır, Suriye gibi bölgelerde toplam 39.109.601 kişinin bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nüfus içinde Anadolu'da yaşayan Müslümanlar 9.678.798 kişilik bir grup oluşturuyorlardı.

Sayım yılı olan 1881-1882'ye kadar Anadolu'ya yerleştirilen göçmenlerin sayısına ilişkin olarak verdiğimiz rakamlar incelenecek olursa Anadolu'daki Müslümanlar arasında göçmenlerin en azından %20-25'lik bir oranı temsil ettiği anlaşılacaktır. 1867 sayımının Anadolu Müslümanlarına ilişkin rakamları ile 1881-1882 sayımı sonuçları karşılaştırıldığında görülen kitle çapındaki Müslüman iskânına rağmen ortaya çıkmış olan nüfus azalması Osmanlı-Rus savaşlarının ve savaş yıllarının ekonomik yıkımının bir sonucu olarak yorumlanmalıdır. Ayrıca ortaya çıkan salgınların rolü de gözden uzak tutulmamalıdır.
1893 yılı Osmanlı nüfusu 27.208.683 kişiydi ve bunların 21.507.304'ünü aralarında Kosova, Manastır, Girit, Yanya, İşkodra, Suriye, Beyrut, Musul, Kerkük, Bağdat, Basra, Hicaz, Kudüs ve Yemen'de yaşayan Müslümanların da bulunduğu Osmanlı Müslümanları ve geri kalan 5.701.379'unu da gayrimüslimler teşkil ediyordu. Daha önceki nüfus sayımlarına göre gayrimüslim sayısında görülen azalma, Osmanlı'dan kaparılan topraklardaki gayrimüslim çoğunluğun nüfus sayımına tabii olarak iştirak etmemesinin sonucudur. 1893'te Anadolu müslümanlarının sayısı 10.085.680'e ulaşmış bulunuyordu. Osmanlı devletinin geri kalan müslümanlarını ise genellikle Arap ülkelerindeki Müslümanlar teşkil ediyordu ve onlar arasında da bir Kısım Kafkasyalı bulunduğunu biliyoruz.

20. yüzyılın başlarına kadar süren Anadolu merkezli Osmanlı topraklarına göçler, demografik tesirleri oluştururken sosyal yapıyı da değiştiriyordu. 1905-1906'da yapılan nüfus sayımında Kırım, Kafkasya ve Balkanlardan göçeden Müslümanlar, yeni yerleştirildikleri bölgelerde tutunmuş durumda bulunuyorlardı. 93 Harbinden sonraki II. Abdülhamit döneminin nisbeten huzurlu ortamında ekonomik yönden güçlenmeye ve nüfus olark da yeni vatanlarında artmaya başlamışlardı. 1905-1906 nüfus sayımında Osmanlı nüfusu 15.508.753 Müslüman ve 5.375.877'si gayrimüslim olan 20.884.630 kişiden oluşuyordu. Bu nüfus sayımında Anadolu Müslümanları göçler ve nüfus artışının ortaklaşa sağladığı bir artışla 11.413.206'ya ulaşmıştı.

Trablusgarb'taki Osmanlı-İtalyan savaşında Osmanlı devletinin yıpranmasını fırsat bilen Balkan devletlerinin (Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ) saldırısıyla başlayan 1912-1913 Balkan savaşı sonunda 30 Mayıs 1913'te imzaladığı Londra Antlaşması ile Osmanlı devleti Balkanlardan hemen hemen tamamen çekilmiş oluyordu. Selanik, Manastır, Kosova, Üsküp, İşkodra, Yanya, Girit ve Ege adalarını kaybeden Osmanlı devleti 167.312 km2'lik bir toprakla beraber 6.581.000 kişilik de nufus kaybına uğruyordu. Balkan savaşı sonrasında ve I. Dünya savaşından hemen önceki günlerde yapılan Osmanlı nüfus tespiti, yüzyıldan uzun bir süre devam eden göç hareketinin de hemen hemen sona erdiği günlerde oluşuyla yorumlanmaya uygun verileri ihtiva etmektedir. Bu nüfus tespitinde Balkanlarda kaybedilen eyaletler yanında Osmanlı devletinden fiilen ayrılmış olan Hicaz, Yemen, Bağdat, Basra gibi Ortadoğu bölgelerindeki Müslümanlar ve bunlar arasındaki Kafkasyalılar da dikkate alınmamıştır.

Hemen hemen bugünkü Türkiye sınırlarına çekilmiş olan Osmanlı devletinin 1914'teki nüfusu 15.044.844 Müslüman ve 3.475.170 gayrimüslimden oluşan 18.520.016 kişiden ibaretti. Bu yıllarda henüz osmanlı devletinden ayrılmamış olan Kudüs, Beyrut, Halep, Suriye gibi yerlerdeki 2.348.0300 kişilik Müslüman nüfus çıkarıldığı taktirde Osmanlı devleti nüfusunun Anadolu'daki Müslümanlardan ibaret bölümü 12.696.816 kişi olarak ortaya çıkmaktadır. Anadolu'ya göçler ile ilgili bütün ilmî yayınlarda ortak kabul edilen Kırım, Kafkasya ve Balkan göçmenlerini içine alan 5 milyon sayısıyla Anadolu'nun Müslüman nüfusu karşılaştırıldığında Anadolu'nun 1914'teki Müslüman nüfusunun yaklaşık %40 gibi yüksek bir oranını Osmanlı topraklarına göç etmiş Müslümanların oluşturduğu söylenebilir.

 







 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol